Gothic Stilini Kim Buldu ?
Gotik’in nerede ve ne zaman başladığı konusunda mimarlık tarihçileri arasında büyük görüş farklılıkları vardır. Gotik
stili yaratma onurunu kendi ülkelerine mal etmeyi arzulayan İngiliz yazarlar, ilk örneğin Durham’da 1100 yılları civarında
ortaya çıktığını ileri sürmektedirler. Oysa ayrıcasız olarak tüm Fransız yazarlar, Gotik’in başlangıcının Paris ve çevresinde
gerçekleştiğini savunmakta ve ilk Gotik anıtın, yapımına 1140 yılında başlanan Saint Denis Manastır Kilisesi olduğunu
söylemektedirler. Çağdaş yazarların büyük çoğunluğu Fransız kuramını kabul etme eğilimindedirler. Porter, yeni stilin
1063 yılında Paris’te başladığını ve doruk noktasına 1120 yılında Amiens nefi (orta sahını ) ile ulaştığını belirtir.
"Roman and Medieval Art" (Roma ve Orta Çağ Sanatı ) adlı kitabında Goodyear, Gotik stilin başlangıcı ve gelişmesi
hakkında şunları dile getirir: "Gotik’in "erken", "orta" ve "geç" dönemleri olduğu belirtilir. Oysa, bu dönemler arasında
kesin sınırların bulunmadığı bilinmelidir. Genel olarak XII. yüz yılda Gotik Fransa’da başlamıştır ve diğer ülkelerde XIII.
yüz yıl öncesinde bu stile rastlanmaz. XIII. ve XIV. yüz yıllar Gotik stilin yetkinliğe ulaştığı dönemlerdir. XV. yüz yılda
ise göreli olarak gerileme görülür. Hem Almanya ve hem de İngiltere’de Gotik XIII. yüz yılda ortaya çıkmıştır. Halbuki
İtalya, Gotik’i asla tümüyle kabullenmemiştir. İngiltere, Gotik stilde en yoğun yerel ve ulusal uygulamaların yapıldığı
ülkedir ve bu nedenle İngiltere’de Gotik’in ikinci el olarak, bir taklit biçiminde uygulandığı aşikârdır. Biçimsel güzellik
ve genel çekicilik açısından İngiliz katedralleri diğer tüm ülkeler ile yarışabilirler; ancak Gotik’in ortaya çıkıp gelişmesi
açısından öncelik Fransızlara ait olmuştur."
Acaba Gotik mimarlar bu yeni sanatın gizlerini nereden türetmişler?
Bu konuda da, çok sayıda farklı kuramlar mevcuttur ve pek aklı başında savların yanı sıra oldukça saçma olanlara da
rastlanabilir. Lascelles, mimarların sivri kemerleri Nuh’un Gemisinden öğrendiklerini ileri sürmüştür. Stukeley, yeni
yapı ilkelerinin Druid’lerin mağaralarını taklit etmeye çabalarken keşfedildiğini savunur. Ranking’e göre Gotik stil,
temelde Gnostik bir karakter taşımaktadır. Christopher Wren, Gotik’in Araplardan alındığını söylemiştir. Findel’e göre,
Gotik sanatı bulma onuru Cermen kökenli halklara aittir. Scott bu kurama katılmakta, ancak Fransa ve İngiltere’ye
yayılmasını "Comacine Ustaları"na bağlamaktadır. Lewis, bu denli açık ve kesin ilkelerin ancak tek bir kişi tarafından
oluşturulabileceğini düşünür ve Gotik sanatın keşfi onurunu Fransa kralı Şişman Louis’nin başbakanı Suger’e verir.
Pownall, Gotik’in ağaç oymacılığından türediğini belirtir.
Günümüz sanat tarihçilerinin genelde birleştikleri kur************ Gotik’in zamanla ve ustadan çırağa sözlü eğitim ile evrimleştiği,
kaçınılmaz olarak dönemin mimari ve toplumsal koşullarından etkilendiği biçimindedir. Bu kurama Gould da şu sözlerle
katılır: "Gotik, bir taklit ya da çalıntı değil, özgün bir stildir. Avrupa’nın çeşitli yörelerinde hemen hemen eşzamanlı olarak
belirmiş ve zamanla gelişmiştir."
ayrıca;
Gotik, kendine has özelliği olan bir sanat anlayışı ve yazı şekli. Gotik yazılar ilk baskı denemelerinde denenmiş çoğunlukla Almanlar tarafından kullanılan bir yazı stilidir. Gotik sanatı 12. yüzyılın ikinci yarısında Romanik sanatının değişmesiyle, Latin sanatına bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Mimaride ilk çıkış yeri Fransa diyenler varsa da Avrupa'nın çok yerinde aynı zamanda rastlanmış ve bütün Hıristiyan batı dünyasına yayılmıştır. Her ülke Gotik sanatında zevkine uygun değişiklikler yapmıştır. Avrupa'nın sanat merkezi kabul edilen İtalya'da ise pek tesiri görülmemiştir. İngiltere'de sütunları çoğaltan ve kubbenin altında onları yelpaze gibi açan bir dikey üslüba bağlıdır. İspanya'da Gotik sanatının Arap motifleriyle birleşmesinden meydana gelen müdeccer (mudejar) üslubu doğmuştur. Gotik sanatı Avrupa'nın kuzeyinde 16. yüzyılın başlangıcına kadar sürmüştür.
Gotik sanatının mimarları, ağırlığın itme kuvvetini ve yönünü tesbit ederek, baskıyı kemerlere ve fil ayaklarına aktardılar. Böylece yapının tamamı dengeye faydalı olan elemanlara bağlandı. Ağırlığa tamamiyle hakim olan Gotik mimarisinde yapılar, sanki yükselerek uçuyormuş gibi bir his verir.
Gotik tarzının önemli özelliği sivriliktir. Roma mimarisindeki yaygın kubbeler yerine, dilimli kubbeler, yuvarlak kemerler yerine, sivri ve birbirini kesen kemerler kullanılmıştır. Dini yapılarda aranan diğer bir husus ise büyüklük ve yücelik hissinin uyandırılmasıdır. Pencerelerin bol olması, pencere camlarının renkli olması, çatılardaki okumsu kuleler dikkati çeken diğer özelliklerdir.
Gotik tarzı, yalnız mimarlıkta tesirli olmayıp; süs ve gündelik eşya resim ve yazıda heykelcilikte de etkili olmuştur. Gotik mimarlık ise daha ziyade katedral, kilise, manastır gibi dini yapılarda tesirini göstermiştir.
Gotik mimarisinin başlıca eseri katedraldir. 13. yüzyılda toplum adeta bütün heyecanını ve zenginliğini katedral yapmaya ve süslemeye harcamıştır. Paris'te Notre Dame ve Amiens bunlardandır